İngilizce | Türkçe | |
---|---|---|
General | ||
Genel | deal with something f. | hakkında olmak |
Genel | deal with something f. | ilgili olmak |
Genel | deal with something f. | biri şeyin hakkından, üstesinden gelmek |
İngilizce | Türkçe | |||
---|---|---|---|---|
Phrasals | ||||
Öbek Fiiller | deal with (someone or something) f. | (birinin/bir şeyin) icabına bakmak | ||
Tom must be dealt with. Tom'un icabına bakılmalı. More Sentences |
||||
Öbek Fiiller | deal with (someone or something) f. | (biriyle/bir şeyle) başa çıkmak | ||
Öbek Fiiller | deal with (someone or something) f. | (biriyle/bir şeyle) baş etmek | ||
Öbek Fiiller | deal with (someone or something) f. | (biriyle/bir şeyle) ilgilenmek | ||
Öbek Fiiller | deal with (someone or something) f. | (birini/bir şeyi) idare etmek | ||
Öbek Fiiller | deal with (someone or something) f. | (biriyle/bir şeyle) iş yapmak | ||
Öbek Fiiller | deal with (someone or something) f. | (biriyle/bir şeyle) iş yürütmek | ||
Öbek Fiiller | deal with (something) f. | (bir şeye) odaklanmak | ||
Öbek Fiiller | deal with (something) f. | (bir şeyi) içermek | ||
Öbek Fiiller | deal with (something) f. | (bir şeyi) kapsamak | ||
Öbek Fiiller | deal with (something) f. | (bir şeyi) kapsamına dahil etmek |